duyurudaki çoğu başlığa yazılıyor, yazılmamışsa ben yazıyorum :P

izleniyor ama çok da popüler değil.

yahu izlenmesine izleniyor ama sizin aklınızda 20 bölümlük dizi senede 4-5 ayınızı meşgul ediyor ama bu dizi 1.5 senede 3 bölüm olduğundan kolayca ilk anda akla gelmeyebiliyor. olay biraz da zamanlama meselesi.

duyuru'da 2/3 oranda dizi önerisine sherlock yazılır.

ilk sezonu bölümü bölümüne takip ettim tek kelime ile harikaydı ikinci sezon çin gün saydım. üçüncü sezon ise beklemekten o kadar çok sıkıldım ki izlemedim bile tamamını. 2 yıl sezon arası mı olur ya insaf...

bunu aramaya sorsana delikanlı; www.eksiduyuru.com

Kim izlemiyor ya? Hastasıyız.

ben biraz izledim de fazla zeki geldi adam, inandırıcı bulmadım bıraktım :P

Ben genelde öneririm Sherlock'u. Birbirimize rastlamamışız demek ki.

ben izlemedim.. izlemeyi de planlamıyorum..

the big bang theory deki sheldon cooper ve sherlock vary karakterler bana hep itici geldi..
insanlar bi de kendilerini onlarla özdeşleştirip triplere filan giriyor..
gereksiz..

"O kadarını da biliyordur herhalde" diye düşünüldüğü için söylenmiyor olabilir.

nasıl önerilmiyor abi? hepimiz sherlock hayranıyız.

Tabiki de sorun olur.zaten ihbar süresi işten ayrılanlar için.hani ben zaten ayrılıcam kalmasam diyemezsin.
Bu benim bilgim tabi.

sicili bilmem ama ihbar tazminatını çatır çatır alırlar.

8 ay icin 4 hafta ihbar tazminati olmaz aga bi bak ona..2 haftaydi yanlis hatirlamiyosam.

Ayrica bi bok yapamazlar maasi alinca gitme olsun bitsin.

Maasi alip gidersen hic hir sey yapamazlar.koca bir hic bir sey.sadece maasin yattigi gunle o ay basinin arasindaki parani alamazsin.ornek; maas her ayin 10nunda yatiyor sende haziran ayinin onunda mayis maasini aldin istifa ettin.haziranda calistigin on gunluk parani unut baska da bir sey olmaz

Ihbar suresi boyunca calisma ile ihbar tazminati, yer degistirebilir kavramlar. Yani birini ya da digerini secebilirsiniz. En kotu ihtimalle 4 hafta ucretli calismaniz ya da 4 haftalik ucreti sirkete odemeniz gerekiyor.

Pratikte ise, cagri merkezinde senin maasin kuş kadar oldugu icin, o kadarcik para icin sana dava acmazlar. Dava 6 ay/1,5 yil arasinda surer, isveren 4 haftalik maasini + mahkeme masraflarini ve yasal faizini sana odetir. Tahmin ediyoruz ki bu saydiklarimiz 1500-2500 TL arasinda bir paraya denk gelir. Isveren bu kadar para icin mahkeme zahmetine girmez, bence.

çok teşekkürler yahu. sanırım @lightblue'nun hakkı var. ben de bi şey yapmazlar diye düşünüyorum. neyse, maaş bir yatsın da o anki ruh halime bağlı olsun olay.

çok sağolun arkadaşlar.

annem mayadan kefir yapıyor ve kıvamı yoğurt gibi içinden mayaları çıkartmak için içine su ekleyip süzüyor o zaman bildiğin kefir oluyor.

kefir mayası satılıyor, onlardan alman lazım. İzmirdeysen Ege üniversitesinde ziraat fakültesi satış yerinden al, kampüste merkez kütüphanenin yanında. En doğalını oradan alabilirsin.

Kedi. Emil(erkek) ve Lüplüp(dişi).

8 yaşında su kaplumbağam vardı, rokaydı adı. vermek zorunda kaldık. elma salyangozum var şimdi, adı jelibon.

erkek köpek : dodi

köfte 7 yaş dişi ked tekir
gevrek 3 yaş dişi kedi tekir
boyoz 3 yaş erkek kedi tekir.

Efe (erkek kedi)
Çakıl (dişi kedi)
Şans (erkek kedi)
Haydut (dişi köpek, bunu biz koymadık, sahiplendiğimizdeki ismiydi)
Avcı (erkek kedi, sürekli kuş falan avlıyor)
Nazlı (dişi kedi, tam bir cimcime)

tarçın <3
(köpek)

Erkek rotweiller cinsi köpeğimin adı "Fındık" idi.

Eskiler;
Kedi - disi - doremi
Kopek - erkek - Venüs
Kopek - erkek - waffle
Kopek -disi - hera

kuş: paşa kaplumbaa: papyon köpeklerim: rusty, cadı ve scott

kedi var, adı da kedi. evet. sadece kedi. "kediii psi psi psi psi" diyorum geliyo falan.

eter, lucher. sirasiyla erkek ve disi kedi.

müller veya kaplumbuş. bu da su kaplumbagası.

Solem. Eragon kitabındaki kedi adam Solembum isminden.

sylvanas (dişi kedi)

luca ( erkek kedi )
fistan ( dişi kedi )

şu an hayvan beslemiyorum. geçmiş yıllarda beslemiştim.
kedimin adı pamuk
muhabbet kuşlarımdan birisi herşeye hallenen bir tipti adına libido koymuştum.
diğer muhabbet kuşum da tam tersiydi onun da adı frijit
bunlar aynı kafeste hergün bir olay. libido yazık garibim yediği dayağın haddi hesabı yoktu frijitten :))

kedi;
erkek: sepet, dişi: zil

köpek;
erkek: kafka, dişi: milena

patik- dişi köpek

golden retriever alınca;
papillon(papi)
desaparecido(desa)
me voy (voy)

üçünden (parantez içi) biri olacak.

vicky ve pamuk

scontent-a-fra.xx.fbcdn.net
fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-b-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net
scontent-b-fra.xx.fbcdn.net
fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net
scontent-a-fra.xx.fbcdn.net
scontent-b-fra.xx.fbcdn.net

Kuş(Dişi olduğunu sonra anladık ) Çapkın
Kuş(Dişi) Çıtır
Kedi(Dişi) Köpük

kedi, erkek---> petro

duyuru sayesinde bulundu ama yazarın adını unuttum burdan selam ederim :)

henüz sahibi değilim ama ismi belli kedimin ya "ichi" yada "meemun" olacak adı.

Kedi - Şinasi - Dişi

Vicky & Pamuuuuuuuuuuuuuuuuk <3 <3 <3

Mayk ve tosi ( 2si de erkek kedi)
Roxy golden erkek
Ruby alman çoban kçpeği erkek

Erkek kedi : Apo.

kedi-biber

kedi. erkek biber ve erik

Kedim erkek adı loki.
Kaplumbağalarım vardı vitamin ve mineral'di.
Balıklarım çok fazla oldu öldüler ian, sebastian, stefan (bu ucu aynı cinsti, yakın zamanda öldükleri için hatırlıyorum.) Çöpçü vardı. Japonlarimi, teleskoplarimi hatırlamıyorum

db.tt
db.tt
db.tt

erkek köpeğimin adı bağcık idi.(hikayesi de sokakta bulduğumda boynuna ayakkabı bağcığı bağlayıp götürmüştüm eve. ordan bağcık olarak kaldı.)
erkek sarman kedim de bal.

kedi; Müdür :)

Dişi kedi, 3 yaşında --> Yulaf
Dişi kedi, 1 yaşında --> Çörek

dişi kedi: mia

bi tek bu isme tepki verdiği için koyduk. karşılıklı mia'vlaşıyoruz.

gelen giden kediler, sadece bana ait olmayanlarda var:
kestak (kestane), maya, poset (simsiyahti), muki (mukaddes - cok otoriter bir bagyandi kendisi), kestak buddysi (kardesi), reis.

köpek: armut, afacan, pasa.

ileride agir bir kedi gelirse de yanima, ismi mirnettin olacak, yayilip koltuga birlikte emekli kafasi yasayacagiz.

1) mc

4- uçaklar havanın seyrek sürtünmenin az olduğu yüksekliklerde uçarlar ki hava direnci en az olsun.

3- embraer

1-burger
2-kfc
3-boing
4-atmosfer incelince daha guzel ucuyor.

1)mc
2)kfc
3)bilmiyorum
4)bilmiyorum

ette, patateste, kolada mc, tavuk olarak king chicken.

1- mcdonalds
2- kfc

1 mc
2 kfc(bunu tartışmaya bile gerek yok)
3 hangisinde işe girebilme ihtimalim daha yüksekse o
4 havanın seyrelmesine ek olarak yer çekiminin de azalması için. yakıt verimliliğinin en yüksek olduğu aralıklarda uçuyorlar.

4. duruma göre 7000 de uçan var, ama genel olarak dedikleri gibi yakıt tüketimini azaltmak ve daha konforlu uçuş.

1-2 bilmem, hiç biri, yemem öyle şeyler.
3- farketmez. ayağımı yerden kessin.

1- patateste mc ama burgerde burger king
2- patateste popeyes ama tavukta kfc
3- airbus
4- hava direnci az olsun diye

1-burger king
2-kfc
3-Airbus daha dijital boeing ise daha mekanik bir uçak,bir boeing personeli olarak boeing diyorum
4-çok etken var en kabacası ve önemlisi sürtünme.

1-mc
2-kfc
3-airbus
4-sürtünme az olduğu için yakıt tüketimi düşer,ne kadar alçak o kadar yakıt.
trafikte dur kalk olarak algıla.

1- patates, içecek ve tatlı için mcdonalds, burgerler ve soslar için burger king :)
2- kfc alır.
3- bence kesinlikle boeing. pilot değilim ama bence daha çok keyif alıyorlardır airbusa göre. iniş kalkışlarda yolcu için daha konforlu. tipi de daha estetik. kanatları da daha kısa daha güvende hissettiriyor :)boeing alır. ama bi A380 konusuna girmeyelim.
4-sürtünme daha az olduğu için. çok genel ve basit oldu ama

1-mc
2-kfc
3-boeing

ya kova, ya ikizler burcusun diyorum.

kovayım, olay burç mu yani? :\

öyle diyolaaa ama ben hiç yaşamadım bu tarz şeyler. senelerdir tanıdığım insanlarda bile keşfedilecek daha çok şey bulabiliyorum. ilgin dağılıyorsa ilgini o kişiyi de dahil edebileceğin başka bir yöne çekmeye deneyebilirsin.

tam tersi, benim için birisinin ilgi çekici gelmesi çok zor, bana ilgi çekici gelen birisi için bu çekiciliği kaybetmek kolay değil. çok sıçışlarda olması lazım.

akrebim. 30/e

bana da oluyor.
karşındakini tamamen çözme vs. ile ilgisi yok bence çünkü kendimizi bile çözemezken başkasını nasıl tamamen çözelim? o anlamda keşif sonsuza dek sürebilir yeter ki keşfetme isteği içimizde olsun...
yapıyla ilgili bir şey olduğuna inanıyorum kendi adıma.
yani ben her şeyden "belli bir süre sonra" sıkılıyorum zaten. bazısı daha uzun zaman alıyor sadece.
kötü, evet.

Nadir de olsa ben de yaşıyorum. İnsanları sevmekle değil tüketmek ile ilgili olduğunu sanıyorum.

o insanla ilişki kurmana ve sürdürmene sebep olan özelliğin ondaki ya da sendeki anlamını çözdükten sonra ilişkiye devam etmek için bir nedenin kalmıyordur. ama ben de kova burcuyum. toprak grubu burçlar bunu da açıklasın.

olmasi gereken bu zaten takma.

normal hacım. anormal bir durum değil yani.

basligi okur okumaz evet bu benim dedim.
Yorumlarda kova burcu denmis. Evet o da benim.

bunu yaşıyorum ama aslanım :D

telif hakları?

bob dylan'ın videolarını kaldırtıyor columbia. başka yerlerde de kolay kolay bulunmaz.

telif :( bir zamanlar canım pink floyd çekti, yutuptan açayım dediydim. abartmıyorum yarım saat uğraştım orijinal bir pink floyd kaydı bulabilmek için. sonra nalet olsun deyip kapattım. spotify çıktı da rahat ettim biraz. ama kaldırtıyolarsa spotify'da da yoktur herhalde.

spotify gibi telif hakkı ödeyen yerlerden dinleyebilirsin.
bende uzun süre aramıştım sonra torrentten indirdim bütün rahat ettim.

foçaya gidin. izban'la bile gidersiniz.

gümüldür olabilir. izbanla cuma ovasına kadar gidip oradan aktarmaya binersiniz.

alacati, cesme, ilica. gidin bos buldugunuz yerde girin denize.

çandarlı, foça, gümüldür, seferihisar, urla. hepsine toplutaşımayla kolay ulaşabiirsin. önemli olan nerde oturduğun. bornova veya kuzey izmir tarafıysa çandarlı foça güney tarafıysa gümüldür seferihisar urla

Kullanılan klimanın tüketim değerlerine, kullanım süresine ve havanın ısısına göre değişir. Ayrıca klima sert kış aylarında yetersiz kalır.

evin nerede olduğuna göre değişir, erzurum mu, antalya mı?

2-3 yıl öncesine kadar izmirde bu şekilde ısınıyorduk. o zamanlar yazın 40-45tl elektrik faturası gelirdi ocak subat gibi ise 100-120 arasında fatura gelirdi sadece bir oda ısınırdı. şu an doğalgaz kullanıyoruz elektrik faturası maximum 70 geliyor doğalgaz da 130tl yi hiç geçmedi ve tamamı ısınıyor. bu arada evin en çok kullanılan odaları güney cephesine bakıyor ve kombiyi en kısıkta çalıştırsak bile sıcak oluyor zaten klimayı da sadece geceleri kullanırdık.

evin alti, ustu, yani da muhim...

"klima ile ev ısıtılma, elektrik sobası alın" görüşü kesinlikle yanlıştır.

klimadaki carnot çevrimi dışarıdaki ısıyı alıp içeri taşıdığı için tek harcadığı enerji bu taşıma işi içindir. oysa elektrik sobası elektrikle içeride ısı oluşturur. en dandik klima dahi en iyi elektrik sobasından daha az enerji ile odası aynı sıcaklığa getirir.

biz de bu sene bir odayı bu şekilde klima ile ısıttık, faturaya yaklaşık 30 lira ilave geldi. ama oda güney cephe olduğundan klima yalnızca gece çalıştı.


ama bu elektrik sobası mı yoksa klima mı sorusu içindi. tabi ki en ekonomik ısıtma doğalgazdır.

arayacağımı söylemiştim, arayamamıştım. 3 saat sonra bir daha asla arayamayacağımı öğrendim.

hayatta yapmak istediğim tek şeyi sürekli erteledim. artık istemesem de ertelemek mecburiyetindeyim. öyle işte.

İki zaafım var ve bu iki zaafla savaşamamak tüm hayatımı mahfetti. Şimdi savaşma zamanı..

liseyi st michel'de okumamak.

şu an olmasa dahi, ileride bunun kumar olacağına eminim. başım da göğe erer o zaman.

henuz yasamadiklarimiz.

hicbir sey yok diyebilirim. saptigim her yolda kendime faydali bir seyler buldum. her seferinde ferahliga cikmayi bir sekilde basardim.

boş bir üniversite hayatı ve gençlik yasıyor olmak. yasıtlarımın yaptıklarına ve yasadıklarına baktıkca beyin soğancığım zarar görecek gibi oluyor. dısarıdan baktıgın zaman bende onlardan biriymiş gibi gözüküyorum ama değilim, asosyalliğe düştüm.

biraz böyle ''first world problems'' gibi gelebiliyor kulağa ama bir daha gelmeyecek zamanları sap,yalnız, ortamsız ve aktivitesiz geçiriyor olmak koyuyor be ustam. yapacak bişi yok yapamadım ben.

özet: yaşadıklarımdan değil yaşayamadıklarımdan pişmanlığım.

bana göre yeterli araştırma yapmadan dinden çıkmam. 6 sene ağır ateist hayatı yaşamam. küfür içinde geçen imansız günler. çok pişmanım. 6 seneye yanıyorum. hayırlısı olsun.

bir tane daha var. efes pilsen altyapısına yazılmamak. gitmiştik merter'deki yerine kayıtlar mı ne bitmişti. keşke daha sonra babam tekrar yazdırsaydı.

yaşamamak. bilgisayarın başından kalkmadığım için hayatı ıskalıyorum ama buradan kalkacak enerjim ve gücüm yok...

anneannem ölürken yanında olmamak. ameliyattan yeni çıkmıştı, ama canım çok sıkkındı, arkadaşlarla dışarı çıktım. ertesi gün gidecektim, hangover'dım, yarın giderim ayık kafayla dedim. o gece kaybettik.

dislerime daha iyi bakacaktim. dün discideydim, dolgu yapildi bir dise. 20liklerde cürük baslangici olmus sonra durmus, gözüm gibi bakacagim bu saatten sonra da tek pismanligimdir.

birkaç sene evvel başlayıp bitirebilirdim. basiretimi kendi ellerimle bağladım.

www.eksiduyuru.com

bence taşımazlar.

imkan bi işi yapabilite durumu.

olanak ise o işin olup olmaması durumu.

yani bi işin olması için olanak vardır ama imkanın yoksa olduramazsın o işi.

ya da her türlü imkanın var diyelim ama işin olanağı yani oluru yoksa yine olmaz o iş.

bence aynı anlama geliyor.

www.tdk.gov.tr

www.tdk.gov.tr

ayni.

bence de aynı.

eşanlamlı bence.

imkan, mümkünden geliyor. "ihtimal dahilinde olan" minvalinde, böyle deyince anlamı birebir karşılayamasa da.
olanak da ol-maktan geliyor. ol-an-ak. olan-ların içinde mevcut.
imkanı kendin mevcut kılabilirsin, olanak ise sana sunulanlardan, ahval ve şerait içinde mevcut olanlardan bir olmadır. gerçi böyle düşünülmüyor, çünkü anlam kayması galat- meşhur haline gelmiş. aynı anlamda kullanılıyor da tam olarak "aynı" diyemezsin. yakın anlamlı denebilir ancak.
sözkonusu gündelik dil ise "evet" demekte beis yok herhalde. karışık mesele iddia mevzusu haline getirmek için.

kaydınız varsa sadece günlük kart veriyorlar. birde asker veya polisseniz veya yakınıysanız kartı gösterip günlük kart alıyorsunuz. onun dışındakilere günluk kart verilmiyor.

edit: yıllardır yukarda yazdığım yöntemlerle giriyordum demek ki sistem değişmiş öğrendiğim iyi oldu.

Herhangi bir ticari kaydım olmadan sadece TC kimlik ile günlük kart alıp alışveriş yaptım. Alkol ve Tekel ürünlerine özel bir uygulama var mı bilmiyorum.

Herkese günlük kart veriliyor. Kimliğinizi veriyorsunuz, üzerinde barkod olan uyduruk bir a5 kağıda bilgilerinizi yazıyorlar. Günlük kart o. 10 gün önce bu şekilde alışveriş yaptım. Kaydım falan yoktu.

Alkol de alabiliyorsunuz. Bir kısıtlama yok.

Sadece TAPDK kartı olanların alışveriş yapabileceği, yüksek alkollü ürünlerin toptan fiyatına satıldığı bir bölme daha var. Bir tek oradan satınalamazsınız.
Onun dışında koli olarak da bira alabilirsiniz, dağıtımcılar da tekellere genelde bu koli fiyatından satarlar.

leş gibi olmuştur. tabi bunun zamanla tavuktan tiksinip yemeyi bırakmamla da ilgisi olabilir... kokusuna, ucundan tadına bak anlarsın işte.

yapıldıktan sonra tekrar ısıtılmadan 3 gündür duruyorsa bozulmamıştır.
ama daha uzun süre tutmayın dolapta, tüketin.

bozulur tavuk en çabuk bozulan yemeklerden dikkat etmek lazım.

Ya zaten biz de çok yemiyoruz pek güvenemiyorum bu tavuklara ben ama spora gitcem, protein lazım, baktım dolapta o var:S

Normalde her gün tavuk aldığım bi kasap var benim, bir keresinde üşendiğimden yolumun üstündeki marketten tavuk almıştım ambalajındaki son kullanma tarihine bakmadan. 2 gün sonra bitiyormuş. Bi kısmını derin dondurucuya koyup kalanını yiyim dedim, güvenemedim ne olur ne olmaz diye hepsini tüketmeye çalışmıştım. Demem o ki 3 günde evrim bile geçirmiş olabilir o tavuk, yeme onu yarım kilo tavuk göğüs al dönerken onu ye. 5 lira tutuyor. 5 lira için o riske girilmez.

haşlanmış tavuk dolaptan hiç çıkartılmazsa 3 gün dayanıyor. 4. gün yenmez.
tavuk yemeği diyorsunuz... belli olmaz. nasıl bir yemek, neler var içinde, hiç ısıtma işlemi gördü mü dolaba girdikten sonra, dolaba hangi soğuklukta kondu vs. bunlara bağlı.

Ben pişirildikten sonra sıcaklığını kaybedip dolaba koyduğum ve tekrar ısıtmadığım yemekleri 3. günün sonuna kadar tüketirim ve herhangi bir bozulma vakasıyla karşılaşmadım şu ana kadar.

Ancak tavuğun son kullanma tarihinden, dolabın çalışma şeysine göre birçok faktöre bağlı olabilir bu.

Kim olduğunu net hatırlamıyorum ama bir duyurucu "buzdolabı bir yemeği 3 gün bile tutamayacaksa o aleti komple at çöpe" anlamında bir cevap yazmıştı buna benzer bir soruya. Ben 1 hafta on gün arayla ne yemekler yiyorum, bu kadar tırsak olmayın. Isıtın, bir parça tadın, normalse götürün.

cok ayip etmis. direkt silerdim.

aynen ''bir dönem ödev gönderdim bir kere işimiz düştü onda da yollamadın.'' de. hiç sakınma lafını.

Bir daha da ödev gönderme

ben olsam ilişkimi keserim. bir derinliği, vefası olmayan, hayır gelmez dümdüz bir embesilin tekiymiş çünkü....

benzeri bana oldu, sildim gerizekalıyı...

suratına söyle ne yavşak adamsın lan diye ve asla iyi niyetli olmaktan bu tür yavşaklardan dolayı vazgeçme.

tam olarak; (bkz: amlarına koyayım onların çok ayıp ediyorlar)

shift+del, enter! geri dönüşümsüz.

iyi niyetini sik. benzer durumları o kadar çok yaşıyorum ki bana çok normal geldi yazdığın. gördüğün zaman ana avrat düz git istersen. hak ediyorlar çünkü. ama bil ki hiç bir boka yaramayacak. utanma arlanma yok insanlarda.

bir şey yapma olduğu gibi devam et, bir gün tekrar bir şey istediğinde aynı şeyi ona yap götünde patlasın. bir dahada yardım etme.

vardır bir sebebi ben mesela asla ödevimi göndermem isteyene de birazdan yapayım atarım der geçiştiririm peki neden biliyor musun? pek yakın arkdaşım haftanın 5 günü 10 bazen 15 saat yan yana geçirdiğim arkadaşım hocanın kontrol ettiğini bile bile benim ödevimin aynısını gönderdi ve onun yüzünde 4 gün gece günduz uğraştığım ödevim kabul edilmedi. birde pişkin pişkin ben böyle olacağını bilmiyordum hiç aklıma gelmedi diye özür diledi.

edit: ben kimseden ödev almıyorum ama bu olaydan önce alıp inceleyip değiştirip yoluyordum.

diyaneti veya zabıtayı arayabilirsiniz veya caminin imamina söyleyebilirsiniz.

hiçbir işe yaramıyor. sorma, evde olmak eziyet oluyor.

diyanetin bu konuda duyarlı olduğunu okumuştum. hatt daha önce de soruldu bu. yine diyanet cevabı gelmişti. işe yaradığını söylemişti biri...

Arayacağım diyaneti salı günü, ve çarşamba günü düzelmezse gece hoparlörleri kıracağım.

Sabah ezanıyla uyanıyorum her gün, bıkma noktasına geldim.

ben aradığımda beni ikna etmeye çalıştı, değişik bi ses tonuyla, bilinçaltıma oynadı.

islama inanmasan da aramaya inan. defalarca soruldu bu soru. sırayla camiye, müftülüğe, diyanet'e gideceksin.

Lim5, boş konuşma kardeşim. Cevabını vermişsin işte, halen laf sokuyosun.

Allah'a havale et panpa

vücudun kıtlık moduna girmiş kendini korumaya almış.

bi psikoloğa gidip "vücudumdan nefret ediyorum, yarak kürek diyetler yaprak ona zarar veriyorum" demeniz yeterli olacaktır

@divit evet bu diyeti yapan arkadaşımın arkadaşı var iki haftada 10 kilo vermiş ve bir sene sonra sadece 1 kilo geri almış.

@kuzey li ben de öyle tahmin etmiştim ama neden diyeti yapan diğer kişilerde olmadı acaba? onlar çok elma yiyip doydukları için mi diye düşünüyorum.

@hjarteblod beni anlayamaman için iki seçenek var. ya zayıfsın. giydiğin tüm kıyafetler üstüne tam oturuyor. yaz gelmiş, kilolarını gizlemek için uzun ve geniş şeyler giyme gibi bir derdin yok.
ya da kilolusun. kendine düzen vermek yerine kendini bu düşünceye inandırmışsın. benim amacım gaza gelmişken 'sabahları 50 gr peynir, 2 zeytin, yarım domates, akşamları 200 gr haşlanmış tuzsuz tavuk' vb tarzı diyetlerle ayda 4 kilo vermek değil çünkü yapamayıp bırakacağım. belli bir kiloyu şok diyetle verip geriye kalanı sağlıklı bir beslenme tarzıyla vermeyi umut ediyorum ki kendimi biraz zayıf göreyim de hevesimi kaybetmeyeyim yoluma devam edebileyim. tavsiyen için sağol ama benim de sana tavsiyem insanlar yardım için soru sorarken onlara zaten bildikleri şeyi tavsiye etmemen.

" benim amacım gaza gelmişken 'sabahları 50 gr peynir, 2 zeytin, yarım domates, akşamları 200 gr haşlanmış tuzsuz tavuk' vb tarzı diyetlerle ayda 4 kilo vermek değil çünkü yapamayıp bırakacağım."

güzel abim/ablam moralini bozmak gibi olmasın ama yapamayıp bırakacaksan o kiloları hiçbir şekilde veremiyorsun. ömür boyu uygulayabileceğin bir programa ihtiyacın var. şokla kilo verme işleri falan hikaye. bir günde mi kilolu oldun sen? hayır. ayların, yılların getirdiği bir alışkanlık bu. aynı şekilde, değiştireceksin.

vücuduna yazık etme. şişmanlık zararlı ama elmayla beslenmeye çalışmak daha da zararlı. şişmanken hiç değilse vücuduna ihtiyaçtan fazlasını alıyosun, bunda gerekeni bile almıyosun, düşüp ölceksin.

"şok diyet" diye diye her yaz böyle kendine eziyet edersin, 2 ay sonra da verdiğin gibi geri alırsın.

yok ben şok diyet yapıcam dersen 2 haftada 10-15 kilo da verirsin ama ölürsün yav.

merhaba!
şok diyet mi istiyorsunuz ve zararlarına da razı mısınız? peki kabul.
ama niye elma? niye tost?
protein ve sebze yiyeceksiniz.
istiyorsanız yine çok düşük tutun günlük aldığınız kaloriyi istediğiniz kadar. (sağlıksız ama öyle istiyorsanız yapın, riski size ait yani)
ama niye şeker dolu elmaları yiyesiniz ki "şok diyet" yaparken.
bunu anlamam mümkün değil.

çok kötü şeyler yazasım geliyor.

sonra diyorlar bu niye sinirleniyor bu.

o 10 kiloyu verseniz bile fazlası ile geri alırsınız ve metabolizmanız bozulur, vücudunuz yağlanır, bundan sonra yapacağınız diyetlerden sonuç almanız iyice zorlaşır.

@pescador haklısın evet sonuna kadar. ama hayatımda o kadar kötü bir dönemden geçtim ki her canım sıkıldığında yemeğe koştum, kilo aldıkça daha üzüldüm daha çok yedim. yani bu diyet kararını kolay kolay almadım ve hayatımda hiçbir diyetim 5 gün sürmedi. sadece bu diyeti yapabiliyorken yapmak istedim :(
birkaç gün daha deneyeceğim, zaten sonra kilo versem de vermesem de dediğin şekilde sağlıklı bir diyete başlayacağım. amacım bu diyeti uzun süre yapmak değil zaten. soruma yanıt olmasa da, güzel bir üslupla cevap verdiğin için teşekkür ederim :)

yok efendim bu diyeti yapmış da geri kilo almamış falan filan bunlar hikaye.

vücud gençken bazı şeyleri kaldırıyor ama vücudunuzu harap edip elinize ne gececek.

aptal bir mezuniyet fotoğrafı mı?

ben de fazla kiloluyum kıyafet filan alamıyorum, ama bu tip saçmalıkların sağlığı bozduğunu biliyorum, sağlık bozulunca geri gelmiyor. sonraları çok pişman olacaksınız bu bıdı bıdı konuşmalarınız için ama çok geç olacak. üzgünüm.

@icemint, dukandan mı bahsediyorsun acaba? sevdiğim sebzeler sınırlı olduğu için onu yapamadım, en yiyebileceğim sebzeler yasaklıydı. bir de nedense bu diyet dukandan daha kolay gibi, daha çok kilo verdirdiği için daha çok motive ediyor insanı. bu arada yazmayı unutmuşum sanırım önemli bir ayrıntı olduğunu düşünmedim, şekerli elma değil, ekşi olan yeşil elmadan yiyorum. diyet yeşil elma diyeti.

@mea maxima culpa diyetle beraber hiç bırakmamak üzere spora başladım, her gün yapıyorum da. amacım bu diyeti yaptıktan sonra hemen işlenmiş gıdalara dönmek değil, aksine bikaç kiloyu hevesimi kaybetmeden verip, geri kalanını sağlıklı bir yaşam benimseyerek vermek.

ya biz niye yazıp sinirleniyorsak.

ye kardeşim ye. bol bol elma ye. çok sağlıklı elma.

an apple a day keeps the doctor away demiş ecnebiler. sen kimbilir kaç elma ile kaç doktoru uzak tutuyorsun. ehu ehueee :P

@mea, tavsiyeler için sağol ama bu üslupla sadece kendi kendine konuşursun. iyilik yapmak için yazmış olsan bile karşındakinin vazgeçeceği varsa da inadına devam eder. sırf bu sorduğum soru için değil, bir şekilde iletişim kurabileceğin her insan için söylüyorum bunu. iyi günler.

@agaaposan
hayır dukandan bahsetmiyorum.
isimlere takılmayın.
elma diyeti, dukan diyeti, sibel can diyeti...
size biri dese "bal diyeti yapalım hadi, günde 8 kaşık bal ile haftada 4 kilo zayıflayalım" ona da balıklama atlayacak gibisiniz.
ve biliyor musunuz, verebilirsiniz.
hepsiyle de çok çok kilolar verebilirsiniz.
hiçbir şey yemeyerek de verebilirsiniz.
ama niye?
"hızlı bir başlangıç için yapıyorum" diyorsunuz. ben de diyorum ki, tamam, kaloriyi kısın iyice. ama proteinden alın o kısık kaloriyi de. et yiyin, tavuk yiyin, peynir yiyin, sebze yiyin diyorum.


bir soru: çocuğunuz olsaydı onu günde 2-3 yeşil elma ve başka hiçbir şeyle besler miydiniz?
başka sorum yok.

tembel ve iradesizsin kabul et bunu öncelikle. divit'e laf atmışsın büyük ihtimalle yazın tüm kıyafetlerin oturuyor vs diye ama tüm kış nerdeydin? yaza 2 hafta kala mı aklına geldi diyet yapmak?

arkadaşımın görümcesinin köpeğinin veterineride bi diyet uygulamış 20 kilo vermiş ve 5 yıl sonra hala aynı kiloda. ayıp günah yahu bu kadar cahil olmayın.

adam gibi protein alıp karboyu minimuma indirip gereken miktarda alırsan uzun vadede güzel bir vücudun herşeyden önemlisi sağlıklı bir vücudun olur.

o kadar yanlış yapıyorsun ki. 14 günde 10 kilo vermişler deyince içim bir tuhaf oldu. sadece elma yersen, elma gibi olursun haberin olsun. git düzgünce yemek ye.

Gerçek hayatta etrafımda sizler kadar zeki(?) ve yaratıcı tipler olmadığı için herhangi bir iletişim sorunu yaşamıyorum, sağ olun düşünüp de çemkirdiğiniz ve akıl öğrettiğiniz için

elma yiyin bol bol, herkes yesin

@gibson, beni tanımadan tembel ve iradesiz diye yargılamana üzüldüm. aklıma yeni gelmiş bir şey değil, tabiki de daha önce çok denedim ama bir iki günden fazla sürdüremedim. hayatımda neler yaşadığımı biliyor musun ki beni hemen iradesiz diye yargılayabiliyorsun?
şimdi hepsini tek tek burda anlatmayacağım. sadece neden yaza 2 hafta kala diyete başlamak istediğimi yazıyorum; beni artık yeter diye tetikleyecek bir olay yaşadım. yoksa bunca zamandır sağlıksız beslendiğimin hep farkındaydım.

defalarca yazdığımı sana da yazıyorum, ben bu diyetle 20-30 kilo verme derdinde değilim. sadece bikaç kilo fazlalığımı atıp hayatımın geri kalanında senin bahsettiğin tarzda bir diyet daha doğrusu beslenme stili sürdürecektim.
ayrıyeten ben divit e laf atmadım, kendisini tanımam etmem sadece duyurudan nick olarak aşinalığım vardır. normal duyuru açmış, tanımadığı bir insana küfürlü konuşan hjarteblod isimli yazara cevap verdim. tanımadan etmeden 2.defa yargılamışsın.

@mea ben kimseden zeki olduğumu ima falan etmedim. sadece üslubunuz hakkında bir yorum yaptım bunu kaldıramıyorsanız sizin zeki(?)liğindir. ilk yorumunuzu tekrar okursanız ilk çemkirenin siz olduğunuzu göreceksiniz. daha cevap atmıyorum, bol sağlıklı günler.

Öncelikle çok cevap olduğu için yazılanları okumadım, yazdıklarım daha önce yazıldıysa şimdiden özür dilerim.

1: 5 günde kilo verilmez. Yağ yakılmaz. Yağ yakılarak kilo kaybı yaşanmaz. Sizi bu yola kim ittiyse belli ki dalga geçmişler sizinle, o kişiyle tüm arkadaşlığınızı bitirin. O zor verdiğiniz 1 kilo da zaten kaybettiğiniz su, tekrar alıyorsunuz onu.

2: 14 günde kimse 10 kilo yağ yakamaz, öyle bir dünya ne yazık ki yok.

3: Elma, genel olarak meyveler, fruktoz ihtiva eden besinlerdir. Yani şeker. Bildiğiniz şeker. Aşırı tüketimde ve herhangi bir fiziksel aktivitede bulunulmadığında, glikojen depoları dolu olduğu için fazlası yağ olarak depolanır. Günde üç beş elma yemek kilo yapar.

4: Sağlıklı olan; protein ağırlıklı beslenmek, mümkün olduğunca düşük karbonhidrat almak ve kardiyo yapıp ağırlık çalışarak kontrollü olarak yağ yakımı yapıp kas kütlesi kazanmaktır.

5: Siz sağlıksız olsa da olur diyorsanız eğer, tavsiye etmiyorum ama bir şey yemeyin. Günde bir kase çorba içip bir tane de elma yiyerek yeterince su atıp kas kaybı yaşarsanız istediğinize yakın bir sonuç elde edersiniz. Ama bu şekilde postürünüz bozulacak, göbeğiniz yine aynı kalacak. Tartıda eksik ağırlık göreceksiniz ama görünüşünüz daha sağlıksız olacak. Şimdiden geçmiş olsun.

son kez cevap yazıyorum. @divit, sadece elma yok sabah kahvaltı var. akşam da acıkılırsa salatalık, yeşillik yenilebilir çok abartılmadan. sadece elma değil yani.diyeti savunmak için demiyorum daha da yüklenilmesin sonra. sadece tek elma yenilmediğini yazıyorum.

sorunlarımı çözmem için psikoloğa gitmesi gereken ben değilim malesef, ailemden kişilerin gitmesi lazım. herkes ne kadar da çok biliyormuş karşısındakini tanımadan yargılamayı. duyuruda nazik insanlar olduğunu sanırdım, kimseye laf atmadım trollük yapmadım, daha önce bu tarz da bir diyet yapmadım. bikaç gün elma yiyeyim dedim diye linç edileceğim nerdeyse. trollere bile daha kibar davranılıyor. üzdünüz beni üslubunuzla ve yargılamalarınızla duyuru ahalisi.

divit +1 bu kadın milletinin hiç aklı yok galiba diyete bak asdasdalşkşişj. ablacım arada bir yarım kilo muz attır araya potosyumsuz kalma. beyne faydalıymış.

yav anasını akşam (o da çok acıkırsan yani) salatalık ya da yeşillik yenilebiliyormuş. bütün sözlerimi geri aldım.

bu diyet bir harika dostum!

1-) ilerler kullansan da ilerler gerçi.

1.gözlük takmak veya takmamak derecesini arttırmaz veya azaltmaz. gözlük sadece hayat kalitesini arttırır.
2. bilmiyorum.

1. ilerlemesi ile gozlugu kullanmak arasinda cok net bir iliski yok bildigim kadariyla, kullanmadigin surece kendine eziyet etmis oluyorsun ve muhtemelen her turlu ilerleyecek.

2. neden doktora soylemedin ki? tansiyon falan bir suru seye bakiyorlar normal muayenede, yapildi mi onlar? gerci bir rahatsizligin olmasa bile surekli ekrana baktigin icin normal olabilir bu, proje teslim donemlerimde falan benim gozlerim de mahvoluyorlar. belli araliklarla dinlendirmen, ekran parlakligini iyi ayarlaman ve calistigin pencereleri mumkun oldugunca koyu renge ayarlaman lazim.

gecmis olsun.

gözlük kullan gözün az yorulsun. artık lcd ekranlar nedeni ile ekranlar göze zarar vermez. sadece sürekli bakmak (ki sizin işte .. eğer şube içinde bir işte isen) sürekli bakmıyorsun. müşteri var filan... sadece göz kuruluğu yapar. onun için ara vermek en güzelidir.
dediğin şey yorulmaktan kuruluktan olabilir. ama göz tansiyonunu da bi kontrol ettir diyeceğim ama acıbademde etmedillerse .. zaten git paraın geri iste.
son olarak eski ekranlar interlaced idi. o yüzden yorardı. artık interlaced yok. o yüzden yormaz. şimdi sürekli kitap okumak gibi. ışık ayarını düzgn yap ama.

www.youtube.com

luki li diye biliyorum.
interview'de lykke li de öyle söylüyor.

www.youtube.com

edit: izlerken fark ettim luki değil daha çok luiki gibi bir ses çıkıyormuş ağzımdan.

@sadakatsiz, @minik donut canavar. ben de sizinle aynı fikirdeyim lakin bir psikolojik sorunları var ise kaynağı ne? çünkü şikayetler aynı. bununla ilgili bir bilimsel çalışma falan var mı?

Infrasound olabilir. Ben infrasound olayina pek inanmiyorum ama size mantikli gelebilir

var: şizofreni

bence böyle insanlara "psikolojik sorunlu" demek çok dar bir çerçeveden baktığımıza dalalet eder.

tersine bize nazaran algıları daha açık kimseler olup, bizim duyamadıklarımızı duyabilen insanlar da olabilirler.

bilim bize "tek bir evren var ve görünmeyen bir canlının bu evrende yaşaması imkansız", demiyor ki. böyle bir iddiası olamaz da.

bilimi, hata etmekten aşırı korkan, ve başka bir çok insanın sorumluluğu üzerinde olan yetkili bir kimse gibi düşünebiliriz. biz oturduğumuz yerden istediğimiz kadar küfrederiz, ama televizyonda mikrofon uzatılan yetkili biri böyle davranamaz. biz tarihi bir konakta yangın çıkınca "otopark mafyasıdır yaa." diyebiliriz, ama bir uzman hemen bu şekilde açıklayamaz. onun sorumluluğu daha büyük.

bilim de tıpkı bu şekilde, kalkıp cin var ya da yok diyemez.

öte yandan bilimin sorumluluğu büyük olduğu için, boyunu aşan yerlerde geçici çözüm yolları sunmaya eğilimlidir.

mesela, ben sizin göremediğiniz bir varlıkla iletişime geçsem, siz de beni psikiyatriste götürseniz, muhtelemen bu psikiyatrist psikolojik bir takım yakıştırmalarda bulunacak, hatta ilaç tedavisi yahut başka tür bir tedavi yöntemiyle iyileştirmeye çalışacak ve beni gönderecek. orada benimle birlikte oturup, "ya gerçekten olabilir mi acaba böyle bir şey. dur ben bunu bir araştırayım, demez."
çünkü bilim insanının sorumluluğu ağır ve başka insanlar için de bağlayıcıdır. ayrıca görev edindiği şey klasik anlamda görülür, duyulur, deneylenebilir, kesin ve nettir.

hepsi bu.

bilimin bu tür boyunu aşan noktalarda başvurduğu geçici çözüm yolları da, sanrı, halüslasyon, zihn/kişilik bölünmesi, vs. vs. yani genel olarak diyor ki, olmayan bir şeyleri beynin yahut zihnin bir takım problemler yüzünden var kabul etmesi. hepsi bu.

ama pek tatmin edici olmadığı kesin. çünkü cin dediğimiz şey, esasen bilimin otoritesini aşan bir şey.

not: şu şizofreni hakkında da daha çok şey öğrenmemiz gerekiyor sanırım. ayağı takılıp düşen insanlara bile hemen şizofren demeye başladık. unutun artık bu kelimeyi. bu kadar heyecan verici ve özendirici olunmasaydı keşke bu rahatsızlık konusunda.

şizofreni +1

eğer bir hastalık olmasa ilaçlarla sorunun çözülmemesi gerekirdi diye düşünüyorum.

birde peygamber hastalığı denilen bir şey var onu da araştırabilirsiniz.

etrafta cinlerle konuştuğunu söyleyen ve muhafazakar ailesi tarafından sürekli okutulan bir çocuğa şizofreni tanısı koyulmasına şahit oldum. Ailesinden ve çevresinden yakasını kurtarabildiğinde ilaca başladı. Şimdi görüşmüyorum geçmiş midir bilmem.

@kmtetrfn: keşke, popüler kültüre alet olmuş önemli kavramları eleştirmenin de popüler kültürün bir örneği olduğunu görebilsen. Bu kavramları her kullanan, bir elinde elif şafak öbüründe iskender pala okuyarak konuşmaz.

birincisi cinlerin, perilerin bilimsel açıklaması yok, şimdiye kadar yapılmadı.

prapsikoloji ile ilgili kitapları, yayınları filan incele. ciddi araştırmacılar tarafından yapılan deneyler, kaydedilen vakalar vs vs vs. bunları incele.

dinsel yönden ise inanmak zorundasın çünkü Kur'an-ı Kerim'in kaç yerinde cinler geçiyor. eğer inançlı birisi ise bunlara da inanman lazım. yoksa Hz Peygamber'e de ruh hastası dersin.

yorlamam bu kadar. bir Nas ve Felak suresi okuyayım da nolur nolmaz :)

sana bu konuda en güzel cevabı ''karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı'' adlı kitap verir. ama onu da basmıyor lanet olası tübitak. süper bir kitaptır. bulursan mutlaka oku.

özet bir cevap vermek gerekirse; yok öyle bir yorum. hepsi insanların ağızdan ağıza yayılan şeyleri saçma sapan bir şekilde söyleye söyleye kendi başına gelmiş gibi anlatmasından ibaret. hatta psikolojide bunun açıklaması da var. aslında olmayan başımıza gelmiş bir şeyi (gerçekte olabilecek veya olamayacak) söyleye söyleye kendimizi bile inandırabiliriz başımıza geldiğine. o cin min anlatan manyaklar da bu olaydan muzdarip işte. insanlar her türlü manyaklıklarına, halüsinasyonlarına uyduruyor bir şeyler anlatıyor işte.

aynı olay amerikalılar-ufo ilişkisinde var. hepsi zırvalık...

fikir vermesi için seyredebilirsin:
(bkz: gothika)

29 nisan 2014 tarihli www.youtube.com

Damardan giriyorum.
Soma'daki bu madenle ilgili CHP'nin soru önergesini 20 gün evvel geri çevirdiler..
Yerime çekiliyorum.

she was my baby +1
quaker +1

bir ülkede iş güvenliği hükümetin sorumluluğudur. maden ruhsatları direk başbakan tarafından onaylanabiliyor, dolayısıyla düzgün güvenlik önlemleri alınmayan madene ruhsat verilmezi bizzat hükümetin sorumluluğudur. madenlerin düzgün şekilde denetlenmesi, güvenlikleri için standartların getirilmesi hükümetin sorumluluğudur. daha 2 hafta önce mecliste soru önergesi verilmiş, bunu reddeden akp'li millet vekilleri sorumlu. üstüne taşak geçer gibi açıklamalar yapılması da cabası.

Hükümetin bu konuda neresinden tutsan elinde kalıyor.
29 Nisandan tut yapılan açıklamaya kadar. Maden sahibi ya da müdürü de akpli çıkmış sanırım.

Sen insanların gözünün içine baka baka 1800lü yıllardan kaza örneği verirsen, neredeyse 300'e yakın insan ölmüş, utanç duyuyorum demek yerine bunlar olağan şeyler dersen, sırf muhalefet önerdi ve yandaş holding sahiplerin zarar görmesin diye önergeyi reddedersen, insanlar acı içindeki tepkilerini hazmedemeyip kontrolünü kaybedip adam döversen pek tabii suçlusundur. Ordaki tepki tüm siyasilere oldu, Kılıçdaroğlu'da tepki gördü. Ama haşmetlümüz olayın vehametiye ilgili konuşacağına, anlayışlı olacağına insanlara saldırdı. Oraya gidiyorsan tepkileri de göze alıcaksın.

Bu olaylar yeni değil, ilk de değil. Hükümetlerin değişmesi çoğu zaman bir kaostur (uzun vadeli bir devlet planı olmayan ülkeler için) ama bu hükümet istikrarlı bir şekilde 12 senedir iktidarda. Bu çok uzun bir süre. Türban sorununu çözmek için de, terör problemini çözmek için de, ülkeyi daha yaşanılır bir yer haline getirmek için ve daha sistemli bir hayat kurmak için de. Çünkü meydan senin, tüm kadrolar ve tüm adamlar senin, para senin, zaman senin. Üstelik son 12 senede gelişen teknoloji, önceki 100 seneden daha hızlı belki de.

Şimdi bu koşullar altında özelleştirmeleri bu derece fütursuz yaparken de, bunca sene içinde bu kadar riskli ve riskin bu denli çarpıcı olduğu bir sektörde gerekli önlemlerin alınması için doğru sistemi kuramadığın için de, gerek bu madenlerde gerek farklı sektörlerde çalışan işçilerin haklarını korumadığın ve şartlarını iyileştirmediğin ve hatta sana daha çok muhtaç olmaları için çabaladığın için de, önceki bir ölümlü kazada "güzel öldüler" diyen bakanını görevden almadığın için de...

Bu kazada (kaza demeye dilim varmıyor da hadi neyse), iki hafta öncesinde verilen önergeyi hangi gerizekalıca sebeplerle reddettiysen onun için; sonrasında 200 yıl önceki kazalardan hangi yüzle bahsedebildiysen onun için; sokağa çıkan insanlara böyle bir zamanda yine zulmedebildiğin için; yanındaki herif yerde adam tekmeledi diye hiçbir zaman ona bir ceza kesmeyeceğin için; Soma'da taziye konuşması esnasında hangi kafayla kurduğunu bilemediğim bir şekilde "bunlar ahlaksız, biz bunlara dersini 30 Mart'ta verdik zaten" diyebildiğin için; ve şu anda daha fazla yazmaya yorulduğum, kim bilir arada neleri unuttuğum onlarca onursuz davranışın için sen suçlusun.

Daha fazla söze gerek var mı?

(Ayrıca üstteki arkadaşların hepsine de +1)

2 hafta önce ne önergesi verildi ?

Verilen linklere bakmıyor ya da google kullanmıyor musunuz?

lmgtfy.com

Şu an bu suçta hala devam ediyor. Devlet bir mekanizmadır, en baştaki kişiden en sondaki kişiye kadar bir zincir gibi düşün. Demek ki senin görevlendirdiğin bakanlar: çalışma ve sosyal güvenlik bakanı ayrıca enerji bakanı görevini doğru düzgün yerine getirememiş. Bu insanlar senin emrinde. İstifalarını verirler, böyle bir olayın bir daha ,yaşanmayacağının garantisini verirsin, utanç duyduğunu üzgün olduğunu belirtirsin. İş güvenliği ile ilgili gerekirse uluslararası danışmanlık şirketlerinden yardım alırsın. Tüm imkanlar sende, kader deyip geçiştiremezsin. Almanya'da niye sadece 3 madenci hayatını kaybetmiş o zaman son 10 yılda. Bunları incelersin vs vs..

buraya yazacaktım da sözlüğe yazayım dedim

(bkz: #42778431)

Holding'in sahibi CHP li.
Doğan medyası adamı savunuyor resmen.
Hükümetin suçu mevzuatta olabilir.

holdingin sahibi chp'li falan değil. nereden uyduruyorsunuz bunları?
hükümetin suçuna gelecek olursak. bizzat başbakanın oğlunun vakfına bağışta bulunursan başbakan da senin madenine izin veriyor. süreç böyle. önce rüşvet sonra ruhsat. ruhsatı aldıktan sonra ne mi oluyor? lokal rüşvetini aksatmazsan ne kontrol oluyor ne düzenleme. bazı sektörlerde iyi rüşvet verirsen vergiden bile muaf tutuyorlar. hangi bir suçu sayalım? bu ülkeyi rüşvetle yöneten bir diktatörün suçlarını yazmaya kalksak günler boyu yazarız herhalde.

kahve

şeftali meyve suyu.

hiçbir şey, dondurma koy üstüne vanilyalı. Mikemmeel oluyor.

sade fitre kahve

süt

kahve. o waffle'ı kahve bardağının üzerine koyacaksın. buharında içindeki karamel eriyecek, çektikçe uzayacak.

Çay

Yağlı, kalori bombası vafılı yemiyorum, mutluyum.

Çayın yanında yemek için alıyorum zaten.

yemeyin böyle şeyler vücudunuza yazık.

yeseydim, çay.

Aynen. Madem çalışan işçi sayısı belli, ara teker teker, sor soruştur, ulaşamadığın içeridedir. Dingonun ahırı değil ya bu maden.

o kadar çok şüphe var ki aklımızda. bu da onlardan biri.

şüphe uyandırmıyor da bunu bahane edip, bunun arkasına saklanıp açıklama yapma şansları oldu...

@tonoto

komplo olduğundan kimse söz etmedi burada. net sayının bilinemesinin altında sigortasız çalıştırılan işçi, çocuk işçi gibi nedenlerin olabileceğinden şüpheleniliyor sadece. umarım anlaşılabilmiştir.

@devilred; pardon direkt yanlış anlamışım yahu.

yanlış anlaşılma olmasın diye siliyorum yazdığımı.

vardiya değişim saatinde olması bence zaten daha olası bir şey. bilemem tabi de, sisteme binen yük artmış olabilir, veya değişim anında gereği kadar dikkat edilmemiş olabilir.

uyandırmıyor neden uyandırsın. söylemeye calıştığınız vardiya değişimi sırasında birinin sabotaj yapması mı komik olmayın. seçim günü de zaten trafolara kedi girdi değil mi? her şeye bahane uretiyorsunuz ihmal yüzünden 288 belkide daha fazla kişi öldü(rüldü). ama bir kişinin sabotajıyla değil düzgün iş güvenliği kuralları uygulanmadığı için. bundan bile ders çıkarmayıp öküz altında buzağı ararsak daha başımıza daha çok böyle kazalar gelir.

Şöyle de bir bilgi geldi bana..

...
Hani bakan diyor ya "15 yaşındaki birinin madende çalışıyor olması mümkün değil, araştırdık, yalan bilgi." diye, hayır, aslında değil. Resmi olarak elbette çalışmıyor. Ki kendisi de uykusuzluk / yorgunluk / stres gibi nedenlerle belki; sabah 8 gibi yaptığı açıklamada kaçırdı ağzından, "işçi olmayanlar da çıkıyor ceset olarak." dedi, rakam vermeyi ardından bıraktı.
Şimdi o arkadaşımın aktardıklarına gelirsek;
Madende vicdanın kabul etmeyeceği bir çalışma şekli var. Elini kolunu sallayarak gidiyorsun, saatlik çalışmaya geldiğini söylüyorsun, gerekli malzemeleri kayıt dışı verip gönderiyorlar seni madene, saatlik 4 ila 7 lira alıyorlarmış. 15 yaşınkdaki çocuk da böyle girdi, işçi sayısı da bu yüzden belli değil.
...
Yazının tamamı için : www.facebook.com

soru biraz hatalı ifade edilmiş, o yüzden yanlış anlaşıldı sanırım.

Sigortasız kayıt dışı çalışanlar oluyor amele sıfatında. İnşaatlarda da oluyor ki bu kayıt dışı çalışma.

Aksilik olmazsa ctesi gidip görücem. Detayları yazarım

karışık kuruşuk yazmayın. düzgün ifade edin.

biraz kitap okumak çok faydalı inanmazsınız.

sonra da yanlış anladın diye çemkiriliyor. önce siz düzgün anlatın biz doğru anlarız.

sabotaj olayı olma ihtimalini %0 olarak görmüyorum fakat %1'den de fazla olduğunu sanmıyorum. türkiye'de yaşayan biri olarak inşaatlarda, iş yerlerinde sigortasız çalışan insanları biliyorum. denetlemelerin nasıl yapıldığını biliyorum. bu yüzden bunları söylüyorum.

saatler belli. sanırım ajanslara 2 saat geç düşmüş haber. vardiya saati bellidir.

o kadar da karışık yazmadım aslında. okuyanlar biraz az kafa yoruyor, ezbere cevaplıyor.

148 görmüştüm en son, bilmiyorum 157 mi. belki daha bile fazla.. resmeni falan yok katliam zaten. Allah kahretsin

17 ölü 200 mahsur diyor Allah hepimizin yardımcısı olsun.

www.haberler.com

Edit:Haber saatine dikkat etmemiştim Malesef ölü sayısı artmış :(

mühendislikten anlamam ama 1500 metre aşağıdaki insanları yukarıya çıkarmak kolay bir şey olmasa gerek hele hele bizim ülkede

susuyorum. konusamiyorum ben. kan agliyorum. siz de susun. susun ki icinizde kiyametler kopsun. O kadar insan hayatini kaybetti. Aileleri, cocuklari. Hesabi sorulur elbet ama gereken sey suur.

nasıl doğmakla başlarsa ölüm
ölmekle başlar öyle hayat
bil ki dünyayı sarsan sıçramalar
birikmiş şuurlarla gelir

Çok üzgünüm. Umarım daha fazla can kaybı yaşanmaz. Çok basit önlemlerle önüne geçilebilirdi. Hayat çok ucuz bu ülkede. Yazık.

157 değil de 1 olsa ne değişir? o 1 kişinin kendi ailenden olduğunu düşünsen..

hala rakamlara takılan o kafanıza acıyorum.

@emiter neyin peşindesin? millet acı çekerken garip bir romantizmle insanları eleştirmeye çalışan aklına acı sen, şu durumda bunu söyleyebiliyorsan.

Doğru hocam,ailem ve arkadaşlarım somada. Ölü sayısının artması bekleniyormuş.

Şimdi de bu çıktı, birileri hep bir ağızdan rakamların pek önemli olmadığını söylemeye başladı. Ölü sayısı 1 de olsa 157'de olsa aynıymış, rakam söylemek gereksizmiş. Bir kazada 1 kişi ölse bile daha fazla ölü sayısının artmamasını istersin , 157 aile demek, 157 ocak....İnanıyorum hala bu pişkinliğe, biri çıkmış tv'ye dalga geçer gibi ben size sayı veremem diyor. Daha neler yazıcam da susuyorum şimdilik....

Katliam, eksiği değil. İşçi ölümlerinde Avrupa'da 1., dünyada 3. sıraya oturmuşuz; hala kader, hala "ne tatlı öldüler", hala "ölümlerin en güzeli oldu".

Asıl acı olan bu üzücü olayın üzerinden bile siyaset yapılması. Kaza bu lan adı üstünde. Ben parti tutmam lakin şu an CHP olsaydı MHP olsaydı bu kaza olmayacak mıydı? Ya da CHP olsa, şu an hükümeti taşlayanlar ne bok yazacaklardı çok merak ediyorum.

Nolmus boyle. Duyuru olmasa ogrenecegim yok. Tuh.. icerigi okuyamadim ama ihmal dolu bir olum olduguna eminim.

@sevgili sen masada değil yatakta güzelsin
Olayın kendisi siyasi olduğu için siyasi şeyler tartışıyoruzdur. Tam da şu nedenle siyasi olabilir.
www.radikal.com.tr

AKP'sinde, CHP'sinde değilim. İşçi sağlığı ve güvenliği kimin yetkisindedir, cevap kimse sorumlu o. O an kim iktidarsa. 157 kişi için kimi suçlayacaktım.

haberlerde 200-300 mahsur diyordu 157 gene iyimser bir tahmin sabaha kadar +200 olur.

karbonmonoksit tatlı bir ölümdür diyen adamın lafını cımbızlayıp günay keçisi yaptılar maden kazası adamın sucu sanki.

@sevgili yatakta güzelsin, kısmen haklısın evet bunun "siyaset malzemesi" olarak kullanılmaması gerekir ama bunun sorumlusu birinci elden mevcut hükümettir. AKP'yi hiç sevmiyorum, eleştirmek için fazladan bir sebep verdiler bana. ama şu an bunun sorumluluğu CHP'de olsaydı, aynı şekilde, sevsem dahi onları da bu sebepten eleştirecektim.

şu faciaya "alt tarafı kaza" diyebildiysen zaten diyecek pek bir şey yok sana, AKP'li de olsan MHP'li de olsan yazık.

canlı yayın veren kanal yok mu arkadaşlar?

halk tv canlı yayın yapıyor.

yıllardır haber izlemiyorum izlememeye çalışıyorum ama tesadüfen tvye denk geldim yok tayyibin çıldırması yok maden felaketi yani sadece şu ikisi ülkede ayaklanma çıkarmaya yeterken nasıl uyuyor millet hayret ediyorum.

500 kişi ölür orda, net. aksini iddia edecek tabii ki devlet. çok düşük bir ihtimal açıklamaya cesaret etmeleri.

En iyi marka Bosch. Fiyatı da aynı model için 500 lira fazlası oluyor haliyle.

Bosch al derim.. beko, arcelik ve altus ayni banttan cikiyor. Beko ve altus dusunmediginize gore geriye bosch kaliyor.

Siemens, Bosch ve Profilo da aynı banttan çıkıyor. Yetkili teknik servisleri bile aynı dükkan. Profilo düşünebilirsin.

bosch.

Bosch. Kac yil oldu hala masallahi var. Ustune hacize falan gitti geldi birde dusun.

Bizdeki arcelik ama alirken diger ev esyalari ile ayni marka olmasina ozen gosterdik. Servis cagirirken abi suna da bi bakiver diyelim diye.

uzantıları ne o açılmayanların?

p90x'te 12 video var. açılmayan dosyaların uzantısını bilemiyorum ama onların açılmasına gerek yok zaten. siz, açılanlarla idare edin.
bu da program, www.speedyshare.com
en üstte "p90xfitnessguide.pdf" yazan yere tıklayıp dosyayı indirin.

açılması gerekenler açılmış zaten.

açılmayanların altyazı olma ihtimali var mı

@ykyt uzantısı srt yazıyor ama bilemedim.

@marceloris ama bazılarının programına baktım şöyle şeyler var mesela;
Hafta 1-3: (ANA)
Gün 1 - Chest & Back VE Ab Ripper X
Gün 2 - Plyometrics
Gün 3 - Shoulders & Arms VE Ab Ripper X
Gün 4 - Yoga X
Gün 5 - Legs & Back VE Ab Ripper X
Gün 6 - Kenpo X
Gün 7 - DİNLEN veya X Stretch
demek istediğim başlıklara bakınca diğer şeyler de açılması gerekiyor gibi.

@kuzey li sanmıyorum pek ama emin de değilim.

EDİT EDİT: Başlıklar aynıymış resmen bakar kör olmuşum şu an kendimden utanıyorum resmen.

srt genelde altyazı oluyor.
pc deki bir altyazının formatına baktım srt.

srt'ler altyazı işte, zaten altyazılarla dosyaların isimleri de aynı. gom player'da ve herhalde flv'de video açıkken altyazı dosyalarını kulağından tuttuğun gibi videoya at izlemek için.

altyazı diyeceğim ama arkadaşlar söylemiş bol bol :)

ders çalışmaya başlayarak :)

şaka bir yana, gözlerini kapat ve sınavdan kaldığını hayal et. daha sonra gelişecek olayları da güzelce canlandır.

eğer bu seni motive etmiyorsa zaten çalışmazsın keyfine bak film dizi izle falan.

benim bildiğim, o masaya ders çalışmak için oturtacak güçte bir motivasyon kaynağı yok tek çözüm her şeyi bir kenara atıp o masanın başına oturmak ve çalışmak.
(bkz: hocanın öğüdü çok hiç biri kendinde yok)

yarın ''pazartesi'' ! birçok şey gibi çalışmaya başlamak için de harika bi gün!!
Hatta bak saat 12yi geçmiş şimdiden bi bakmak lazım derslere ne var ne yok hangisine yüklenelim nerden çalışalım diye.
Hadi kolay gelsin

senin on günün var benim on saat sonra sınavım var hala başlayamadım... haline şükret.

siktir et çalışma. ya okuluna kalırsın. dışarısı 30 dereceyken finale girmek çok eylenceli. olmadı okulu uzatırsın. komşu teyzeye okul uzadı demek de çok eğlenceli. (divit mode off)

mesajı verebildim umarım.

o üniyi bitiremezsen askerde neler yapacaklarını anlatıyım mı?

vendorth'a katılıyorum, kalırsan tekrar almak zorunda oluşundan tut aile bazında yaratacağı sıkıntılara kadar bütün kötü ihtimalleri uzuun uzun düşün şimdi.

ayrıca bunca yılın zamanöldürücüsüyüm, evde durursan olmaz o iş.

sabah kalk kitabını defterini yarayacak her şeyini al, mümkünse tanıdık kimsenin olmadığı (ankara'da milli kütüphane olur, istanbul'da salt falan olur) bir kütüphaneye git.
yanına mümkünse akıllı telefon bile alma. etrafta haldır huldur çalışanları görünce bir şekilde motive oluyorsun.

eve girinceye kadar burnunu tika. gunde en fazla 3 dakika gecirdigin apartman ici icin bu kadar ugrasmaya degmez. hem yaziktir.

işte sorun sadece o değil paspasıma yatıyolar yatmalarıda sorun değil paspasa dışkılıyor direk zemin katdayım havalar ısındıgı için dedim kışları bende acıyorum ses cıkarmıyorum

apartmanın dışına yiyecek koyarak başka bir yere alıştırabilirsiniz kedileri...

aynı sorundan muzdariptim , medeniyeti biz homo sapiensler kurduk felis felis ler kurmuş olsaydı ben onlara uyum sağlardım şimdi onlar bana uyum sağlasın düstürüyla arkadaşımdan köpek ödünç alıp bahçeye koydum 1 haftalıına , şu an kedide köpekte yok huzur sakinlik ve temiz koku var . mis

petshop'larda kedileri uzak tutmak icin jel bir ilac var. onu suyla karistirip paspasa dok.

www.farmasante.com

paspasını kaldır, yatacakları yer olduğundan geliyorlar, olmazsa gelmezler.

apartmandan çıkart birkaç defa kedileri her gördüğünde-güzelce çıkart- mamayla kandır,çağır, kucagına al. kapıda da ayagını yere vur, korkut, uzaklaştır birkaç defa bu şekilde.

yapacağını sanmıyorum ama vurma, itekleme. üşenmeden her gördüğünde çıkart ve apartman önünde korkut. giderler. aynı yolu izledim, girmiyorlar içeri artık.

ya sitenin bekçi köpeği vardı kedilere zarar veriyordu ben zarar vermek istemiyorum

bi temiz dayak atsınlar, düzelir. olmadı yan yatırsınlar.

psikiyatriste götürsünler. erkek arkadaşı kaç yaşında?

20 yaşında işşiz güçsüz serserinin teki

anlatsınlar o ergene. ileride orkid almak için bile kocasına ağız eğeceğini.

adamı da şikayet etsinler, uzak dursun 15 yaşında çocuktan.

zaten kaçmasın diye babası bütün gün peşinde

Çocukların cinsel istismarı
MADDE 103. - (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Reşit olmayanla cinsel ilişki
MADDE 104. - (1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fail mağdurdan beş yaştan daha büyük ise, şikâyet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat artırılır.


Kızı pedagoga, lavuğu da savcılığa versinler. İlişki olmamışsa da istismardır desinler.

Edit: Bu arada şiddet yanlısı değilim; ama o lavuk için meşe odunuyla karakter kazandırma sanatı yoluna gitsinler derim.

büyük konuşmiyim de benim kızım olsa döverdim.belki bi şeyler yaşamışlardır kız zorunda hissediyodur ve ailesiyle paylaşamıyodur.dayak çözüm değil tabii ancak profesyonel destek alınmalı.tıp çaresiz kalırsa o zaman dövsünler.allah korusun zor bi durum olsa gerek.

çocuğu dövsünler, mahkemeye vermekle tehdit etsinler
kızı eve kapatsınlar, dışarı salmasınlar
zorla güzellik olur

üstüne gitmekten korkmak olayı daha da sıkıntılı bir duruma sokar. alsınlar karşılarına konuşsunlar. gerekirse tepkilerini en sert haliyle göstersinler. profesyonel yardıma almak etkili olur.

o erkek arkadaşın birkaç kemiğini kırmak gekeriyor ayrıca.

bana takılsın biraz, aklı başına gelir.

offfofff işiniz çok zor...
alıp defalarca konuşmak lazım... gittiği okulun rehberlikçisinden tutun da psikoloğa kadar kim varsa götürün... bir de erken yaşta evlendiği için pişman olanların videolarını izletin. çocuk gelinlerle ilgili videoları izletin...

çocuğun annesi babası ne diyor?

anne babası kızın tahsil hayatını bitirmesini istiyor

tabi ki tahsil yapmasın isterler. yoksa tahsil yapsa o kız, onların kötü oğluna bakar mı?
bir de bedava hizmetçi işte ne güzel. kızın annesi babası sakın bu işin peşini bırakmasınlar.

rock n roll, tahsil yapmasın isteyen kızın anne babası olsa gerek. kızı oğlandan uzaklaştırmak için okuldan almayı düşünüyorlar sanırım.
onun yerine "her gün okula bırakıp okuldan alabiliriz gerekirse, bunu yapmaya mecbur bırakma bizi" diyebilirler gerekirse.

Burası empati yoksunu inanlarla dolmuş.

İstediğiniz kadar takip edin, görüşme diyin, kısıtlamalar getirin, bunlar asla çözüm değil, aksine kızı ve oğlanı birbirine daha güçlü bağlar.

Çocukların ufku dar, bu onların suçu değil, onların ufkunu genişletin.

g man +1

15 yaşında ki kızla ne işi var 20 yaşındaki adamın.

" tek çocuk olduğu içinde üstüne gidemiyorlar "

demişsiniz de, valla ben de tek çocuğum, öyle bişeye kalkışsam şu an sağ değildim öyle diyeyim. tekse tek nedir yani.

Yasal evlenme yaşı en az 17 olduğundan şu aşamada evlenmesi zaten mümkün değil. Bunun mümkün olabileceğini ona kim söylemiş?

bi de bu fatih harbiye dizisini izlesin. aslı diye bi kız var orda aynı gittiği yol. ayyy kaynanasını düşündükçe içime fenalıklar basıyo

ayırsınlar kızla erkeği, erkeğe çeki ben veririm.

evlaadım, bu çeki alacaksın ve kızı bir daha görmeyeceksin...

torbalı olsun. torbasızı temizlemesi dert.

Bizimki philips marathon mu ne torbasiz. Oncrki torbaliydi biz memnunuz.

annemler yeni bi supurge alacaklardi, bakarken "haa bu torbaliymis, istemez" diyordu.

evde astım/allerji sahibi birisi yoksa torbalı al gitsin uğraşma.. çıkar at zaten hemen dolmuyor. emiş gücü yüksek olsun tabi. borusu uzatmalı olsun kablosu uzun olsun aklıma gelenler bunlar

torba kötü öbürünü yıkıyorsun bunda sürekli torba alman lazım. sulu daha temiz tozsuz oluyor. sulunun dezavantajı da içine büyük şeyler çekemiyorsun çat çat çat ses yapıyor döndükçe.

Sulu?

Torbalar çok pahalı birde eğer alıcaksan, ilerde daha sonra her torba alacakken supurge modelini yaz ona göre torba al çok dert oluyor bana

torbalı-avantajlar:
* torba dolduğunda çöpe atmak yeterli. etraf kirlenmez, yüz maskesi takmaya gerek kalmaz.
dezavantajlar:
* torba maliyeti.

tarbasız-avantajlar:
*torba maliyeti yok
dezavantajlar:
*temizlerken hep etraf kirleniyor toz oluyor. amacı temizlik olan bir ürün için güzel bir şey değil.

sulu avantaj:
*torbasız gibi değil. boşaltırken etraf toz olmuyor. sanırım klozete boşaltılabilir.

dezavantajlar:
*koku yapma şikayeti

torbasız hatta sulu. her temizlikten önce suyu doldurmak, sonra suyu dökmek lazım biraz angarya gibi geliyor insana ama evi tertemiz yapıyor. suya baktıkça ben nasıl bu pislikte yaşamışım diyorsun.

geçen yıl bununla çok uğraşıp nihayet 700 lira civarına bir dyson alıp (paralel ithalat) kurtulan bir adam olarak yazayım.
torbalıların iyi modelleri var, yaklaşık 400 lira, ama onların da torbalarını bulmak dert olabilir, özellikle metropol dışında yaşıyorsanız, yani süpürge torbasının biteceğini görüp internetten sipariş verip bekleyecek kadar düzenli bir insansanız olabilir tabi.
benim süpürgenin toz yeri kolayca çıkıyor, dökerken etrafa biraz (ince) toz dağılıyor, ama dikkatli olursanız, bunda da bir yerleri kirletmeniz gerekmez. diğer torbasızlar da benzerdir muhtemelen.
torbasızların başka kimsenin yazmadığı bir sorunu var, filtreleri belirli bir süre içinde değişiyor, bu da markaya-modele göre yılda 50 liradan başlayan ekstra masraf demek. dyson'da bu yok, bu yüzden uğraşıp onu aldım.
sulu olanlar da titiz ev hanımları için, her süpürme işleminden sonra bir de makine temizleyeceksiniz. açıkçası annemin tüm arkadaşlarında sulu makine var, şu anda hepsi diğer süpürgeleri kullanıyorlar, sulu süpürge bir yerlerde duruyor.

seneler evvel torbalı makine aldık. torbaya verdiğimiz para makineye verdiğimiz parayı geçti.

@cilekli krep en güzel özetleyen kişi olmuş.
bu işlerle baya içli dışlı olmuş biri olarak.en iyisi torbasızdır.daha sonra torbalı en kötüsüde sulu süpürgelerdir.
tabi torbasızında kalitesine göre değişiyor. @yalnux un kullandığı fiyatları yüksek dyson alırsan çok rahat edersin.dersen o kadar çıkamam philips maraton serisinden alabilirsin.

cevaplarınız için teşekkür ederim. bu meseleden baya dertli olanlarımız varmış:))

hyosung kötü bi marka değil. çin malı gibi düşünme.

600luk hyosung kullanacağıma 250lık honda kullanırım. tabi bu benim bakış açım belkide çevremde kimse hyosung kullanmadığı ve pek övmediği için bu fikre sahibim.
edit: çin değil kore malı.

kore malı iyi bir motordur.

sarı bir 650 r sahibi olmuştum 7-8 ay.

kullanılan makine suzukinin sv650 de kullandığı makinedir, zaten hyosung çok uzun yıllar suzuki için üretim yapmış tecrübeli bir firmadır.

2 silindir olması kimine göre dezavantaj kimine göre avantajdır, farklılıklarını araştır.

çok torklu bir makinedir, zırt pırt vites değiştirmene ihtiyaç duymaz. atıyorum 4. vites gidiyorsun önüne birşey çıktı ve yavaşladın, vites düşürmeden gazla alır toplar kendini yüksek tork sayesinde.

200+ hızlara çıkarsın, ama bu hızların çok tehlikeli olduğunu unutma.

evet sıralı 4 silindir bir 600 lük kadar hızlı değildir, V2 motor nihayetinde.

ama dediğim gibi torku çok zevklidir.

ikinci el al, alabildiğin kadar ucuzunu al. satarken fazla üzmesin.

motorundan makinesinden korkma birşey kolay kolay olmaz.

şu motorlar aynı makineyi kullanıyor;

www.sahibinden.com

grenaj takıntın yoksa naked modelini de alabilirsin.

3 4 sene önce grup sürüşündeyken birisinin gidonu yerinden çıkmıştı, bi arkadaşımda da vardı oda iki sene sorunsuz bindi

@Nick:
Hyosung'un bilinmedik oldugunu kim söyledi ki? ben 10 yıldır biliyorum, tanıyorum. hem ilk geldiğinde yurtdışı üreticisini, hem Türkiye'de Kanuni motorlarını üreten Kuralkan bünyesine girmesini de takip ettim.

@kilima:
Sıfırı 24 bin edecek kadar iyi bir motor değil. ama ikinci el uygun fiyata bulunursa alınabilir. Japonlara göre elbette kalite farkı var, aynı performansı beklemek hata olur. ama hem bakımı hem yakıtı daha az masraf çıkarır. Toyota vs Kia gibi düşünün. Kia 'yı alan adamla aynı nedenle Hyosung alabilirsiniz. veya Toyota'ya para da basabilirsiniz. bütçeye bağlı.

(Geçmiş zamanda 2 yıl Hyo 250R kullandım)

Japonlara kıyasla malzeme kalitesi ve performansı düşük. Ama Çin markaları düzeyinde de değil, ortasında. ben 250lik kullandıgım için 650'ye özgü bir sorunu var mı bilmiyorum.

Zamanında lotoda 5 tutturup babamla takla atmışlığımız vardı. Ertesi gün fark ettik ki 1.7 trilyon (o zamanın parasıyla) kaçmış. Biraz üzüldük. Sonra çıkan 2-3 milyarla arabanın deposunu doldurup marketten alışveriş yaptık.

zenginliğe adım attık tutunamadık iflas ettik.

şöyle diyim bulunduğumuz yerdeki belediye başkanının oturdugu ev bizim yaptırdıgımz evden düşüktü.

ilk plazmayı biz kullandık falan falan.

yok. dedem borçluydu, babam borçluydu, ne arsamız ne evimiz ne arabamız vardı. yani evimiz oldu da 3 ay yaşayabildik, sonra çok daha az paraya satmak zorunda aldık falan. orta direk bir aile sayılırdık, şükür, türkiye şartları için güzel yetiştik büyüdük üç kardeş olarak istediğimiz şekilli ayakkabımız efendime söyliyim pantolonumuz alınırdı... ama 19 yaşıma geldim, paramı kendim kazanmaya başladım, hala babasından ayda 1000 küsür lira alan öğrencileri görünce bir köşeye çekilip sessizce ağlıyorum. benim babamın da bu kadar parası olsaydı roma'ya tatile gidebilirdim mesela hiç uğraşmadan diyorum, üzülüyorum.

ha ben yine giderim roma'ya, kendim biriktiririm bi şeyler yaparım olur o. ama baba parası, aile parası ne tatlı bi şey lan. onu hiç tadamadım ben. düşünsene, 20 yaşına geldiğinde baban araba alıyo sana. allahım var mı böyle bi dünya? ne kadar hoş olurdu. babam zengin olsaydı düsseldorf'ta da okurdum mesela.

amına koyim senin baba ya

Pek kil payi sayilmaz; babam bi' aksam geldi "oglum Italyanca biliyor musun?" diye sordu. Ben de suratina tuhaf tuhaf baktim "nereden bilecegim" diye. TOBB Italyanca bilen siyasi danisman ariyormus ve maasi 2010 yilinda 10000 TL civariydi. O sirada 1 yildir falan Almanca kursuna gidiyordum, asla o mevkiyi edinebilecek Italyanca'yi bir yil gibi surede ogrenemezdim ama yine de iyi kufrettim. Oyle iste...

koskoca köyümüz varmış, gitmiş. hiç sorma nasıl.

5 tutturduk üç yıl önce şans topundan, 5+1 ise 2 milyon tl veriyordu, sen düşün kafayı sıyırmamızı:D 2 günde yedik çeşmede parayı, güzeldi:D

babam "libya'ya turkiye'den ilk ihracati ben yaptim, amerika ambargo koymasaydi paranin seyine koymustuk" der surekli. dogru olduguna suphem yok.

bi keresinde iddaada 8 maç oynamıştım 5i berabere kalmıştı. sanırım ucundan sayılmaz.

iki-üç dönüm noktası olmuş bizimkilerde de. birincisi kafkaslardan ilk geldiğimizde istanbul eminönüne yerleştirmişler. civardan arazi verilmiş. bizimkiler havasını sevmemiş istanbulun başka bir yer için başvurmuşlar. adana çukurova verilmiş. 100'e dayanan bir teyze var. o derdi ki; "memurlar geldi babamlara şu ovada çevirebildiğiniz kadar araziyi çevirin sizindir dedi. ama yazın orda da duramadılar." çukurovayı da beğenmeyip malatyaya gitmişler. kayısı bahçeleri falan vermişler geçimi sağlasınlar diye. yemişten sülaleden hastalanıp ölenler olmuş. ee ömrü boyunca et yiyen adam ham kayısıyı yiyince bünye kaldırmamış.

istanbulda kalsalardı şimdi beyaz türk olabilirdim. adanada kalsaydı pamuk kralının savurgan oğlu olabilirdim.

bir üçüncü fırsat ise dedemin almanyaya çalışmaya gitmesiyle oldu. senelerce çalışıp para biriktirdi ve köyün yarısını satın aldı. o parayla istanbulun biraz dışında bir kaç bin dönüm arazi kapatabilirdi. avcılar falan gibi yerlerden. kaçak binalar dikebilirdi. tabi o dönemler 80 olayları falan şehirlerde huzur yok. köyü tercih etti dedem. 200-300 koyun, 100-150 petek arı, traktör, köyün ekilebilir arazisinin yarısı, bahçe, bostan, kardeşlerine evler, döver biçer şu bu yani tomar tomar parayı köye yatırdı. bugün o arazi beş para etmiyor. ne koyun kaldı ne arı... şehre yatırsaydı bugün mercedeslerle dolaşan mirasyediydik.

son olarak vermeyince mabud neylesin sultan mahmud :)

kıl payı kaçırmak değil de cahillikten kaybetmek diye biliriz. anne tarafından büyük dedem yunanistan'da çiftlik bırakıp gelmiş türkiye'ye bilmediği için de orada bıraktığı toprakları türkiye'den almamış. bundan 25-30 yıl önce dedem tapuları bulmuş ama mührü zamana uğramış....

kızlara 1, erkeklere 30 oranında miras bırakmış dedem. arsalar, lalelide otel, evler vb. vakti zamanında kızlar cesaretlerini toplayıp dava açsalarmış şuan hepsi trilyonerdi ama şimdi zamanaşımına uğramış sanırım.
kuzenler yurtdışında üniversitelerde fink atarken ben 7 yıllık, facebook a bile zor giren laotop kullanıyorum :(
erkek çocuğu oldukları için tüm sülalede x10 saygı ve sevgi görmeleri de cabası.

şahsım için bir kaç kez evet.

ama bende pescador adlı kullanıcıdan alıntı yapacağım "yok. dedem borçluydu, babam borçluydu, ne arsamız ne evimiz ne arabamız vardı" ben de borçluyum. böyle gidecek sanırım.

Genellikle tek kılın payı değil de afro bir saç farkı ile kaçırdım :)

ne kadar zenginlik bilmiyorum ama şans topunun çıktığı ikinci (üçüncü sene de olabilir, artık unutmuşum demek ki) sene idi 4+1 buldum.
herhalde bugün ortalama 5+1'e 250-400 bin tl falan veriyor haftalık.
bir ay kadar hep kafamın arkasında kaldı bu ""ulan nasıl olur"" diye sonra da kabullendik galiba.

Dedemin annesi çankaya'da (ankara çankaya evet) koca koca arazileri olan biri imiş. Sonra devlet yavaş yavaş sömürmüş, sadece bir apartman kalmış, o da dedemin kardeşlerinin. Aynı şekilde giresun merkezinde bir sürü arsası varmış, onlar da hep ucuza satıla satıla kaybolmuş gitmiş.
Babam ankara'da jandarma okulunda iken batıkent'te, eryaman'da al buraları tel ile çevir senin olsun demişler, tel parasına değmez demiş.. Şimdi milyonları kaldırmış olurduk.

community
bence raising hope'u da seversin.

seinfeld.

community'i deizlemiştim. seinfeild'den hiç hoşlanmadım.
raising hope'u izleyeceğim umarım güzeldir.

friends with better lives

Arrested development , community ve the office

The Wrong Mans

the office süperdir ilk bir kaç bölüme aldırma çok eğlenceli ilerisi

My Name ıs Earl

that '70s show
black books
just shoot me
newsradio

The It Crowd, Black Books

blue mountain state, kesinlikle

The Office (US) izle kesin.

Blue Mountain State +1,
The Big Bang Theory.

İzlediklerine göre tavsiyem: Frasier, Arrested Development, Two Broke Girls

2 broke girls demek için gelmiştim ama meltem demiş zaten. izle bikaç bölüm, seversin.

the i.t crowd, parks & recreations

Söylemem.

söylemem. herkesin hayatı kendine.

İstediği kadar yakın olsun arakdaşın, bu altına girmek istemeyeceğin bir yük bence. Sonra karambolde bir bakmışsın olay senin başına patlamış. Gerek yok.

Söylemem ama arkadaşımı sıkıştırırım olmadı iletişimi keserim.

eğer aldatılan yakın arkadaşım olsaydı söylerdim. net.
ama kadınla yakın değilsen ve erkeksen -muhtemelen öyle- söylemen doğru olmaz. sevgilin eşin falan yok mu? çok yakınsanız o söylesin. söylenmez de ama. inanmaz. sen kötü olursun.

bu yükle nereye kadar gidilir bilmem, o noktada aynıyız.
yakın arkadaşın uzun süredir aldatıyor, bide çoluklu çocukluysa ve aldatmaya devam edecek gibiyse bi daha düşünürüz.

dakika düşünmem isimsiz mail/mektupla söylerim. açık ve net.

hayata karışmak değil bu.

Kimsenin hayatina karisamazsin,karisma.yuk falan degil ne yuku olsun seni ilgilendirmez.muzevirlik iyi bir huy degildir.

söylemem. bilmiyormuş gibi yaparım, hatta kendimi de buna inandırır hayatıma devam ederim. sevgililik olsa tamam da, evlilik yıkılması zor bir kurum.

Söylemem, ancak kendisine net bir tavır alır, mesafe koyarım. Böyle şeyleri alışkanlık haline getirmiş, herkese sulanmaya meyilli bir tipse ve yakın çevremden birine bulaşırsa da biçimine sıçarım.

bir şekilde söylenmeli bence. kimse aldatılmayı, aptal yerine konulmayı hak etmez bir de evliyse daha beter.

"Too much information" diye bir şey var. Çok arkadaşlık bitirdi benim çevremde de. Çok hayatı alt üst etti. Sen de buna maruz kalmışsın. Çok fazla bilgi her zaman iyi değildir. Söylemezsen kendini o masum eşe yalan söylüyormuş gibi, söylersen de arkadaşına ihanet ediyormuşsun gibi hissedersin genelde.

Ben söylemem. Söylersem hem arkadaşlığımın hem de arkadaşımın ilişkisinin biteceğini bilirim.

Ama o arkadaşımı da kenara çeker, bu bir daha olursa ya da seni böyle bir ihtimalle şüphelendirirse hiç durmadan eşine durumu anlatacağımla ikaz ederim. Zaten yeterince yakın arkadaşınsa "Sana ne, benim hayatım." diyemez böyle bir durumda. Yok zaten ters giderse zaten çok yakının değildir. Söylenmesi ya da söylenmemesi seni pek ilgilendirmemiş olur. Bu durumda da kendi vicdanımı rahatlatmak adına gider söylerim.

kimsenin kimseyi aptal yerine koymaya hakkı yok. ayrılıp ne bok yiyorsa yiyebilir orası hiç kimseyi ilgilendirmez ucu birine dokunmadığı sürece. kesinlikle söylerim.

söylemem, karısı zaten bunu fark eder ama ayrılmayı göze almıyorsa fark etmemiş gibi yapar. genelde böyle durumlarda söyleyenden hınçlarını çıkartıyor iki tarafta.

soyleme gardas birak her sey kendi kendine hallolsun husseder en sonunda ogrenir kadin.

soyleme, kadin inanmaz hem adamla hem de kadinla kotu olursun. kadin inanirsa da iliskileri biter ve adamla kotu olursun. adami cek ''oglum akilli dur, soyletme bana kadina yazik ediyorsun'' de.

karın seni aldatıyor. bir dost. diye mesaj atardım.

bi kaç kere söylemeye çalışmıştım vaktinde. gelen tepki genelde ya sen yanlış anlamışssındır o öyle bişey yapmaz oluyor, ya da sen bizim ilişkimizi kıskanıyorsun.. kendi gözünle görmeyince kabullenmesi zor bir olay. dolayısıyla mutlu mesut ilişkisini sorgulamaktansa senin samimiyetini sorgular söylediğin kişi.
hiç katlanamıyorsan isimsiz girişimlerde bulun. ama buna da inanmama olasılığı yüksek. kimden nerden geldiği belli olmayan bir şey sonuçta ama en azından aklına bir kurt düşer.

Nasıl yaparım bilmiyorum ama söylemek gerek. Söylenmeyince adamın yalanının yanına bir de bilip de söylemeyenler onu aptal yerine koyuyormuş gibi geliyor. Zaten adam yalan söylemiş, üstüne bir de ben de gerçeği saklayarak yalan söylemiş varsayarım. Aynı şey benim başıma gelse, partner kadar bilip de söylemeyenlere de kızarım, onlarla da ilişkimi keserim. Düşünsene, biri seni aldatıyor, bunu millet biliyor ve bir tek sen ortalıkta aptal gibi geziniyorsun; üstüne de arkandan "Vah zavallı" diye acıyıp üzülüyorlar. Bu etik bir sorumluluk gibi, söylenmemesinin iki yüzlülük olduğunu ve "Aile yıkılmasın"ın aslında gerçekte olmayan bir aileyi bir araya tutmaya çalıştığını düşünüyorum ama nasıl söylenir bilmiyorum.

Yapan kurtulur da diyen kurtulmzmış derler


Elinde delil varsa mektupla yolla gitsin maile inanmayabilir. İsimsiz dememe gerek yok yada at kafadan bi isim.


Yekten gidip deme :)

ne çok işsiz varmış. elleşmeyin insanları, saçı tarayın iş arayın.

O degil de basligin milliyet.com.tr basligi gibi olmus :))

empati kur. aldatılan sen olsan öğrenmek istemez miydin? ben isterdim. zor durumda kalmak istemiyorsan daha uygun veya gizli bir şekilde haber et. ya da ortak arkadaşlardan fikir iste.

sen karışma, sen iyi ol yeter tarzı düşünceleri modern dünyanın bencilce yaklaşımları bence. korkma. sen kendinden ve dürüstlüğünden emin ol ve aynı durumda olsaydın neyi bilmek isterdin, onu cevapla yeter.

anlattığın gibiyse eğer, sen dünyanın en güzel insanısın. bu kadar net.

Muhbirlik değil bu. Sevap işliyorsun.

İyi insanlar hala var, inadına varlar. Hiç düsünme aynen devam et.

Kesinlikle doğru, allah razi olsun

afferin sana, iyi bir şey yapıyorsun kötü değil hiç düşünme.

içinde birazcık insanlık ve vicdan olan biri zaten yaptığının doğru olduğunu söyleyecektir.
ben de aynısını yapardım.

En iyisini yapmışsın gerçekten

@ wide, hemşom sağolasın ve çirkeflikte haklısın kuzenimin canı cehenneme de acaip işleri var (hacılar- hocalar-büyüler-cinler bilmem neler) eşine de olmadık iftiralar atmıştı...insan eşine bunu yaparsa bana hayli hayli yapar ondan sonra ne olur bilmiyorum.
ailem konuyla ilgilenmiyor, boşanma aşamasında sülaleyi birbirine kattı çünkü yengem sağolsun, uğraşmak, muhatap olmak istemiyorlar. ama eniştemle görüştüğümü evine gittiğimi filan biliyorlar, yeni eşini de çok sevdim. az-çok tahmin ediyorlardır zira benim elim dursa dilim durmaz malum :) yapabileceğim bişey varsa yaparım çekinmem. sormuyorlar ama tahmin ediyor olabilirler.

Eğer anlattığın gibiyse olay seni tebrik ederim çok iyi bir insansın.

yaptığını zaten "aile kavramı" kavramı içerisine sokmazsan çocuklarını görmeye çalışan göremeyen bir babaya yardım edip mutlu ediyorsun bundan güzel bir kaç şey vardır.

@exodia, bugün kızının doğumgünü resimlerini attım.
adamın bana ölsem gözüm açık gitmeyeceğim deyişini unutamıyorum. düşündüm, çoluğum çocuğum yok ama insan ayrılsa da böyle olmamalı hakketen de adamın bir suçu yok, olsa böyle yapabilir miydim emin değilim.
resimleri aldığında ilk anda kızını tanıyamadı. çok kilo almıştı. sonra bu büyük mü küçük mü diye bi tereddüt yaşadı. (kızların yaş farkı az ve benziyorlar)
ya bi baba bu benim kızım mı, öyleyse hangisi diye düşünüyorsa! bunun ötesinde bişey var mı? böyle düşününce vicdanım çok rahat. ama öte yandan hukuki bir yaptırım varsa veya kuzenim fark ederse yanmış olabilirim :) o zaman ne yaparım bilmiyorum.
kuzenimle ben de görüşmüyorum böyle ortak koyulan resimleri filan yolluyorum özel çekip atmıyorum.

Akrabalık illa kan bağıyla olmuyor işte. Senin yaptığın da adamlık. Helal olsun. Vicdanın rahat olsun.

anlattigina bakilirsa seker gibi adamsin. bravo.

aynen devam, güzel insan.

Devam.

Birşey olur diye korkma. Böyle güzel birşey yapanı Allah darda bırakmaz.

iyi yapıyorsun. yapmaya devam et kimsenin ne dediğini de takma.

bu satırlardan çıkacak olumsuz bir sonuç yok senin adına. akraban da olsa yanlışını ve hatasını biliyor olman ve onları kırmadan bunları yapıyor olman prensip sahibi olduğunu gösterir. ben de aynen devam etmeni düşünenlerdenim.

ellerine sağlık, aynen böyle devam et. asıl sevap bu.

süpersin, aynen devam! hatta gizlice görüştürebilirsin telefonda falan çocuklar yeterince olgunsa tabii

gözlerim doldu.kesinlikle aynı şekilde devam et hatta turuncu ornitorenk'in dediği gibi eğer ihtimal varsa telefonla bile görüştürülebilir.

kan bağının, feodal saçma ilişkilerin yanında değil doğrunun yanında durmuşsun. pek gayet doğru.

güzelim dsdamattan seçe seçe bunları mı seçtin abi yahu. en alınabilir olanı 3 yine.

ben olsam düz maviyi alırdım. ki twn'e 116 lira vermek yerine gap e bakın derim. aynı tipte gömleği 110'a almıştım
edit: hacı sen direkt burdan seç hatta
gap.com.tr